14 Ocak 2011 Cuma

Atkı Üzerine

Evet, atkı. Bildiğimiz atkı. Soğuktan korunma amacı ile boynumuza doladığımız ince uzun kumaş parçası. Evet, bu yeni yılın ilk yazısı ve nerdeyse iki aydan sonra ilk defa yazıyorum, yazımın konusu da atkı olacak. Ne yazacağım atkı üzerine çok merak ediyorum. Tarihinden mi bahsedeyim? Tarihi belli mi ki atkının? Yoksa atkılar ile ilgili hatıralarımı mı yazayım? İnsanın atkı ile ilgili ne hatırası olur ki? Kısa ve öz bir yazı olacağı belli, aynı atkının kendisinin kısa ve öz bir giyim eşyası olması gibi.

Atkı, basitlik-işlevsellik oranı bakımından her zaman hayran olduğum bir nesnedir. Yukarıda belirttiğim gibi uzun ince bir kumaş parçasından ibarettir, karmaşık en ufak bir tarafı yoktur. Hatta uygar toplumlarda insanların kullandığı kıyafetler arasında en basit olanı dersek abartmış olacağımızı sanmıyorum, belki tek rakibi şal olabilir. Bu kadar basit bir yapısı olmasına rağmen gördüğü iş çok büyüktür. Soğuğa karşı korunma söz konusu olduğunda vücuttaki en stratejik bölgede görev yapar. Tabii ki atkı tek başına fazla bir koruma sağlayamaz, dahası hava yeterince soğuk olursa atkı takmış olmanız da sizi kurtarmaya yetmeyebilir; öte yandan tir tir titremek ile hiç üşümemek arasındaki farkın tek bir atkından ibaret olduğu pek çok hava koşullarına da şahit oldum. Dahası, icap ettiğinde atkı boyun yerine kafaya sarılarak bere niyetine de kullanılabilir. Basitliğine ve büyük iş görmesine bir de çok yönlülüğünü ekleyin.

Atkı herkes tarafından kullanılan bir giyim eşyası değildir. Mesela büyük bir şehirde sokağa çıktığınızda herkesin ayağında ayakkabı veya ona benzer terlik, sandalet, çizme, bot gibi eşyalardan birini görürsünüz; ama hava ne kadar soğuk olursa olsun atkı takmayan insanlar vardır. Her birinin kendilerine göre sebepleri vardır, kimisi palto dışında ilave parça taşımak istemez, kimisi görünüşünü sevmez, kimisi ise atkı yerine boğazlı kazak vs. giymeyi tercih eder. Benim gibiler ise atkısız yapamaz, soğuk havalarda mutlaka atkı bulunur yanlarında. Ben mesela hava sıcaklığı belli bir derecenin altına düştüğünde atkısız pek dışarı çıkmam. Boynuma takmamış olsam bile çantama koyarım, ihtiyaç duyarsam hemen takarım.

Bu kadar laftan sonra büyük ihtimalle bir gardırop dolusu atkıya sahip olduğumu düşünmüşsünüzdür ama hiç de öyle değil, topu topu üç tane atkım var. Atkıya hiç bir zaman moda objesi olarak bakmadığım için bir tane atkı ile uzun süre idare ettim. Babam rahmetli olduktan sonra atkısını kendime aldım hatıra olsun diye, öbür atkıyı da geçen sene kuzenim hediye etti. Öte yandan giyim kuşama aşırı düşkün kişilerin çeşit çeşit atkıları olması muhtemeldir, hatta soğuğa karşı koruma fonksiyonundan çok görünüş için takan bir sürü insan olduğuna da eminim. Genellikle de özel bir bağlama şekilleri vardır bu kişilerin, atkının iki ucunu ortasından geçirip bana gravat bağlamayı hatırlatan bir şekilde takarlar atkılarını. Ben hiç girmem böyle şekillere; paltoyu giymeden önce atkının iki ucunu boynumdan aşağı sarkıtırım, paltoyu giyerim ve sonra atkıyı çekiştirerek boyun bölgesinin kapanmasını sağlarım. Bir kere bile dolamam yani atkıyı boynuma. Paltomu çıkardığımda da atkıyı paltonun koluna sıkıştırırım.

Neden durup durup böyle bir yazı yazdığımı merak ediyorsanız onu da açıklığa kavuşturalım. Bir önceki yazımda belirttiğim gibi uzun bir süredir aşırı yoğunluk nedeniyle oturup doğru dürüst bir yazı yazamadım. Dönem bittikten sonra da ivir zıvır işler bir türlü bitmedi maalesef, tam anlamıyla rahatlayıp kendime gelebilmem şu zamana kadar sürdü. Bu arada iki aydan fazladır hatıra ağırlıklı uzun mu uzun başka bir yazıyı adam etmeye çalışıyorum ama başına her oturduğumda bir işler çıktığı için bir türlü bitiremiyorum. Bu sayfayı canlı tutmak, dahası kendimi tekrar yazmaya motive etmek için başka bir konuda yazmayı düşündüm. Kafamda bir sürü yazı fikri var, ama hepsi de yazması epey zaman alacak uzun uzun yazılar. Kısacık bir şeyler karalamak istedim. Metroda önümde duran adamın atkısını incelerken de bu iş için en uygun konunun en sevdiğim giyim eşyası olan atkı üzerine olmasına karar verdim. Yani ateşi canlı tutmak için ateşe attığım ufak tefek çalı çırpı parçacıklarıdır bu yazı, esas büyük parça odunlar daha sonra gelecek.

Atkı ile ilgili söyleyeceklerim bu kadar. Söyleyecek bir şey bulamam diye düşünüyordum ama gene de kaç paragraf yazı yazmışım. Sonuç olarak atkı, basitliğine rağmen büyük işler gören bir giyim eşyası. Ben de hayatta böyle olmak istiyorum; basit olmak ama fark yaratmak istiyorum. Boynuma astığım atkıyı kendime örnek alıyorum. Ben atkı olmak istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder